top of page

Ben Atatürk'üm


Varsayalım ki ben Atatürk'üm:

Sene 1881 ben doğdum , İslamiyet ne kadar doğru uygulanıyor. Toplum ne kadar refa içerisinde, eğitim ne kadar mükemmel ve devlet ne kadar iyi yönetiliyor bilmiyorum. Yaşım da daha çocuk ama ben büyüyorum. Osmanlı terbiyesi alıyorum. Ailem ikiye bölündü ve bir yanım medrese eğitimi alarak yetişmemi isterken diğer taraf mektep eğitimi almamı istedi. Ben daha çocuğum bilmiyorum. Ama asker olmak istiyorum. Medresede sıra arkadaşlarım cezalar alıyor dayaklar yiyor. Ama gelecekte hiçbir yere gelemeyecekler. Asırlık bir devlet çökecek ve hiç kimse benden bir adım öne çıkıp adım atmayacak. Ben çocuğum, daha bunları bilmiyorum. Mektebe gidiyorum büyüyorum, batıyı araştırıyorum, doğuyu araştırıyorum. Ülkeleri ve siyasi politikalarımızı araştırıyorum. Binlerce kitap okuyorum ve etkileniyorum Bu yaşantım beni din ile sömürülen bir yapının çöküşe sürüklendiği fikrine itiyor. Bu sırada devlet yok olmanın eşiğinde. Kendim ve sıra arkadaşlarımın fikrince batılılaşmayı ve yeniden doğmayı istiyorum. Bu arada annem, kız kardeşim ya da kapı komşum başörtüsü takıyor. Çıkartmalarını istemiyorum çünkü ben İslam'a değil İslami duyguları sömürenlere düşmanım. İnsanlar beni böyle bilmeyecek. Dönemim şartlarında benim gibi araştırma yapamayacaklar. Benim yazdıklarımı okumayacak, reddedecekler. Günler geçiyor mücadelem ve ben büyüyoruz. Onlarca savaş veriyorum yüzbinlerce askerim şehit oluyor. Beni ön cepheye gitmemekle, şehit olmamakla suçluyorlar. Ama askeriye hakkında en ufak fikirleri yok. Sonra yurdumu karış karış geziyorum. Her dinden her dilden insana kendimi anlatıyorum. İslam'ın imamı da, Hristiyan'ın papazı da arkamda duruyor, Vatanı için kurşun atıp kurşun yiyor. Sonra devleti kuruyoruz kendi ideolojilerimizi kurduğumuz devlete yansıtıyoruz. Bize göre doğru olan bu . Bu şekilde okudum, araştırdım ve kendimi geliştirdim. Geriye dönüp bakıyorum. İslami eğitim alan ya da medresede yetişen hiçbir vatandaşım bir adım atamamış. Küçükken düşünmüştüm ya hani. Olmayacak. Çünkü sistem; ben doğmadan bozulmuş ve başarılı kişiler yetiştirmeyi geride bırakmış. Ben yenilikler getiriyorum. Onlarca reform yapıyorum ki halkım dini kıyafetlerle sömürülmesin ve isteyen her birey istediği inancı yaşasın. Hala karşıt görüşlüler var, İftiralara maruz kalıyorum, suikastlara uğruyorum. Ama bir şekilde vatanım için devam ediyorum. Yaptığım değişiklikler var olan düzeni değiştirdiği için zor oluyor ama bana göre doğrusu bu , Geçmişte aksi ile bir yere gelemediğimizi görmüş araştırmışım. İnsanları dinlerinden mahrum bırakmadım, Cübbe takmış ve vatanına ihanet eden kişileri yargılattım. Bu yüzden adım İslam düşmanı oldu. Toplum düzenini değiştirmek dışında bir amaç gütmedim. Proje olduğum iddia edildi. Geriye dönüp bir daha bakıyorum. Hala benden başka çabalayan yok bu bana çok garip geliyor...

Sonra şu sözleri söylüyorum:

"...Türk milletini Allah için, Peygamber için topraklarını, menfaatlerini, benliğini unutturacak, Allah'la mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular..."


"Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasde ve fiile dayanan taassupkar hareketlerden sakınıyoruz."

Ve şunu da ekliyorum:

“Biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil, bilakis bu tip yapılar din ve devlet düşmanı oldukları, Selçuklu ve Osmanlı'yı batırdığı için yasakladık. Çok değil yüzyıla kalmadan eğer bu sözlerime dikkat etmezseniz göreceksiniz ki, bazı kişiler bazı cemaatlerle bir araya gelerek bizlerin din düşmanı olduğunu öne sürecek, sizlerin oyunu alarak başa geçecek, ama sıra devleti bölüşmeye geldiğinde birbirlerine düşeceklerdir. Ayrıca unutmayalım ki o gün geldiğinde her bir taraf diğerini dinsizlikle suçlamaktan geri kalmayacaktır”

Ve ben çok büyümüşüm. Eşit şartlarda sanıldığı kadar iyi olmayan taraflarda eğitim alanlar bir adım önümden devleti kurtaramadı diye düşman büyütmüşüm. Ben ki ; bırakın dini kaybetmeyi, İngilizlere teslim edilmek üzere kimliği, hürriyeti ve namusu hiçe sayılmakla karşı karşıya olan bir devleti;

Yine o devletin fedakar analarıyla, cengaver babalarıyla omuz omuza savaşarak elde tutmuşum. Bir ölmüş bin dirilmişim. Bir tas çorba ile destanlar yazmış şanlı bir orduya kumandan olmuşum.

Ben Atatürk'üm. Ben ölürüm ve yeniden dirilirim, yok olduğumu düşünürsünüz ama fikirler asla ölmez...

"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."


21 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page